mdcraw
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sokrates

Aşağa gitmek

Sokrates Empty Sokrates

Mesaj  serhan 10/10/2007, 12:57 pm

SOKRATES

Eski Yunan felsefecisi, filozofu ve düşünürü ( Alopeke demosu, Attike ) M.Ö. 470 yılında Atina’da doğmuş ve M.Ö. 399 yılında Atina’da ölmüştür. Yaşamı konusunda elimizde çok az bilgi vardır.
Eflatun’la birlikte, Batı Felsefesinin yaratıcısı olarak kabul edilen ve taşçı ustası, heykeltraş Sophroniskos ile ebe Phainarete’nin oğlu olan Sokrates başlangıçta babası gibi heykelcilikle uğraşıp, sonra Sofistlerin fizik ve astronomiye yönelik araştırmaları ile ilgilendi. Ancak çok geçmeden bu araştırmaların boşluğunu anlayarak, insan ruhunu kavramaya çalıştı.
Poleponez savaşlarının birinci kısmına katıldığı süre dışında, Atina’dan hiç ayrılmamıştır. Bu savaşta Atinalıların saflarında görevini yiğitçe yerine getirdiği bilinmektedir.
Sokrates çok gösterişsiz bir yaşam sürmüş ve bütün enerjisini, okullarda ve genel yerlerde öğretisini yaymaya harcamıştır. Öğretisini benimseyen bir çok öğrencisi vardı; Phaidros, Kriton, Phaidon,…vb.
Prodikos’un ve geometrici Kurene’li Theodoros’un öğrencisi olan Sokrates’in hayatı, öğretiminden ayrı düşünülemez. Sokrates kötü giyimli, çirkin, sabırlı, cesur bir kimse olan ve karısı Ksanthippe’nin huysuzluklarına da, yurttaşlarının eleştirilerine de dayanan, yaz kış sırtında harmani, sokaklarda yalın ayak dolaşan biri olarak anlatılmıştır. Bu tasvirlere göre, Sokrates sağlam yapılı bir kişiydi. Dış görünüşü kaba saba, basık burunlu, silenos yüzlüydü.
Sokrates, tüm yaşamını yurttaşlarıyla felsefeye ilişkin konuşmalar yapmakla, insanları incelemekle, onların gerçeği bulmalarına yardımcı olmakla geçirmiştir. Felsefesini ve dünya görüşünü bu şekilde konuşmalarla yaymış, yazılı metin bırakmamıştır. Bir felsefe okuluna bağlı olmamakla ve böyle bir okul kurmaya da çalışmamakla birlikte, çevresinde Atina’nın ileri gelenlerinden, gençlerinden oluşan büyük bir hayranlık kalabalığı toplamıştır.
Sokrates’in arkadaşı Klairephon’a Delphai Kahininin “Kimse onun kadar bilge değildir” şeklinde verdiği cevap üzerine felsefeye yöneldiği ve Atina’da ders vermeye başladığı söylenir. Sokrates’i insanlara sorular sormaya, onların kendisinden daha bilge olup olmadıklarını öğrenmeye yönelten, bu tanrısal görevdi. Ayrıca içindeki tanrısal güç (“Daimon”), ona yazılı kanunların bulunmadığı durumlarda ne gibi davranışlardan kaçınması gerektiğini ilham ediyordu. Halk neredeyse Sokrates oradaydı. Kalabalık arasında, halk toplantılarında, bayramlarda, gymnasion’larda.
Sokrates, kendini bir şey bilmeyen biri diye tanımlıyor; Atinalılara, özellikle gençlere düşünmeden edindikleri eğitimi yıkmak ve kişinin kendi başına düşünmesini sağlamak için sorular soruyordu. Mesela; Sokrates, kahramanı Lakhes’e, cesaretin ne olduğunu bilmediğini, siyaset adamlarına siyasetin özüne ermediklerini gösterdi. Sofistçe görüşlerle ve demagojik konuşmalarla belli ön yargılardan kurulu bilgiyi yıkmaya, onun yerine insanın kendi kendine elde ettiği bilgiyi koymaya yönelen “Sokratik istihza”, gelenekleri sarstığı ve “sitenin tanrılarından başka tanrıları yücelttiği ve gençlerin ahlakını bozmayı amaçladığı” gerekçesiyle Sokrates’in ölüme mahkum edilmesine yol açtı.
Atinalıları büyüleyen zengin giyimli sofistlere, genel olarak sitenin yönetiminde önemli görevler alan eski bilgelere de hiç benzemezdi. İnsanların düşüncelerini amansızca tenkit ederdi. Halkın gözünde Sofistlerden farklı bir kişi olmayan (oysa Sokrates, Sofistleri eleştiriyordu) ve Aristophanes tarafından Bulutlar’da (Nephelai, M.Ö. 423) bir tür “şarlatan” olarak canlandırılan Sokrates, Atina’nın yıkıma uğramasından sonra, sitenin (devletin) başına gelen felaketlerden bir ölçüde sorumlu tutuldu. Anytos, Meletos ve Lykon
Sokrates’in dinsiz olduğunu, sitenin tanrılarına saygı göstermediğini, yeni tanrılar ileri sürdüğünü ve gençliğin ahlakını bozduğunu ileri sürdüler. Gençliğinde Sofistlerin derslerine katılmış olan Sokrates, onların görüşlerini hatalı ve tehlikeli bulmuştur. Tüm yaşamı boyunca Sofizmle savaşmıştır.
Kritias’ın zorba yönetimine açıktan açığa cephe almıştır. Kusursuz bir yurttaş olan Sokrates 70 yaşında, gençliği doğru yoldan çıkardığı ve Atina’ya Tanrılar getirdiği gerekçesiyle mahkemeye verilmişti. Doğruluğuna inandığı fikirlerde direndiğinden ve yanlış düşüncelere boyun eğmek istemediğinden yargıçlar tarafından ölüme mahkum edilince, zengin dostu olan Kriton’un kaçma teklifini (yurdunun kanunlarına saygılı kalarak) reddetmesiyle göstermiş ve ölümünden hemen önce izleyicilerle ruhun ölümsüzlüğü üstüne bir konuşma yapmasından sonra baldıran otu zehirini konuşarak ve söyleyerek içmesiyle intihar etmiştir. Göz yaşlarına boğulmuş dostları arasında, soğuk kanlılıkla ve gülerek ölmüştü.
Etkili bir kişi olan Sokrates’i Kantaklın ideali” ; Hegel’de bir insanlık kahramanı, felsefesini yazmayan, ama yaşayan bir “gerçek filozof” olarak belirler. Nietzsche ise, tersine onu ölüm bunaltısı nedir bilmeyen, yaşayan biri gibi değil de, bir salt akıl olarak ölen ve “hayat içgüdüsü”nden tümüyle kopmuş bir “canavar” olarak tasvir eder.
Eflatun, Apologya, Kriton ve Fedon adlı yapıtlarda Sokrates’in yargılanması olayını ölmezleştirmiştir. Felsefe konusundaki diyalogların başkişisi olarak Sokrates’i seçen Eflatun’dan başka Ksenefon, Aritoteles, Aristofanes de yazılarında Sokrates’i övmüş yada yermişlerdir.
Sokrates’in davranışının özellikle istihzasının ve “kendi kendini tanı” ilkesinin başlıca sebebi, her kişinin yaratılıştan basit oluşundan, iyi olanın yaratılıştan iyi olduğu görüşünden gelir. Kimse bile bile kötü değildir; her kötülük bilgi sanılan bir bilgisizlikten gelir. Sokrates’in ahlakçı akılcılığı işte budur. Sokrates’e göre ahlakta üstünlük doğrudan doğruya bilgiye bağlıdır ve doğru bilgi de doğru eyleme varır.
Cicero’nun dediği gibi, felsefeyi, yeryüzüne indirmeye yönelmiş; ahlaka, bir akılsal temel sağlamaya çalışarak, düşünmenin ve bilginin, iyi yaşama sanatını gerçekleştirmeye yeteceğini ileri sürmüştür. “Kimse bilerek kötülük işlemez” diyen Sokrates için erdem, bir bilimdir. Sokrates, eksiksiz bir öğreti değil de sürekli olarak uygulanan bir yöntem ortaya koymuştur. Erdemlerin (cesaret, ılımlılık, adalet, dindarlık) özü konusunda yaptığı irdelemelerin, tam anlamıyla doyurucu tanımlara ulaşması bunu gösterir. Sokrates irdelemelerine, belli bir erdeme sahip olduğu sanılan ve dolayısıyla bu erdemin ne olduğunu bilmesi gereken kişilere sorular sorarak başlar. Ama bunların Sokrates’e önerdikleri tanımların, savundukları başka düşüncelerle çelişkili olduğu ortaya çıkar. Böylece tıpkı Sokrates gibi onların da, bildikleri bir tek şeyin hiçbir şey bilmedikleri olduğunu kabul etmeleri gerekir. Bu araştırmalar, erdemle aynı şey olan bilimi elde etmeyi sağlamasa da, ona yaklaşmayı sağlar ve böylece “kendi kendini tanıma” olayını yaratır. Çünkü Sokrates ile konuşanlar, çelişkilerinin ve yanlışlarının farkına varırlar.
Sokrates’in yöntemi, ebenin sanatına benzetilebilir. “Ruhları doğurtma” demek olan bu yöntem mayötik (bu sözcük Yunanca’da “doğurtma” sanatı, “ebelik” anlamına gelen maieutike’den gelir) adını gerçekten hak etmiştir. Bu doğurtma sanatına alaycılık, yani yapmacılık, saflık da eşlik eder. Felsefeci, konuştuğu kimsenin içine düşeceği çelişkileri bilmiyormuş gibi davranır. Sokrates’in güçlü kişiliği de bu yönteme olağanüstü bir etkililik verir. Kendisine egemen ve esin dolu bir kimse olan felsefeci, Apollon’un tanrısal bir görevi kendisine verdiği inancındadır; benliğinde, bir “daimonion” yani doğaüstü bir güç bulunduğunu duyar ve bundan ötürü konuştuğu kimseleri egemenliği altına alır, büyüler, kıpırdayamaz hale getirir. Dönüşüme uğratır ve benliklerinin üstüne yükseltir.
Sokrates, herkes için geçerli bir bilgiye ulaşmayı amaçlamış, sanının karşısına bilgiyi koymuştur. Bilginin beraber çalışarak ulaşılacak bir amaç olduğu savıyla hareket eden Sokrates kendisine özgü (doğurtma sanatı) yöntemi ile, kişinin doğruya ulaşmasına yardımcı olmuştur. “Ben bir şey bilmiyorum” yada “bir şey bilmediğimi biliyorum” diyerek konuşmaya başlayıp, karşısındakine sorular sorarak içindeki gerçeği göstermeye uğraşmış; ruhla gizli bulunan ortak doğruları dışarıya çıkartmaya çalışmıştır. Sokrates’in etkisi sürekli oldu. Akıl ve bilgi üstünde temellenmiş bir ahlak düşüncesi, günümüze kadar, bir çok felsefeci tarafından çeşitli biçimlerde ele alındı. Eski çağ Yunanistan’ında bir çok okul, kaynağının Sokrates olduğu ileri sürdü: Kinikler, Kyrene okulu gibi.... Ama öğrenciler arasında, Eflatun’u özellikle saymak gerekir. Eflatun’un diyaloglarının hemen hepsinde baş kişi Sokrates’tir.
Sokrates’in düşünceleri konusunda bilinenler hep başkalarının, özellikle Eflatun’un yazdıkları aracılığıyla öğrenilmiştir. Ancak eldeki belgeler Sokrates hakkında yeterli bir bilgi vermeye pek yetmemektedir. Zaten sağlığında kendisini izlemiş olan öğrencileri arasında da bir uyum yoktur. Her dönemin Sokrates konusunda kendine göre ayrı bir yorumu olmuştur. Ancak, Sokrates’in Yunan düşünürlerinin en büyüklerinden biri olduğu da bir gerçektir.

serhan

Mesaj Sayısı : 4
Kayıt tarihi : 09/10/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz